evi böylece bırakıp gitmek istiyorum, ne sis ne duman, sadece bir ıslık… ağaçları anlat bana, boy boy, sıra sıra sessizlikleri… kenarında ıslandığın gölgeleri yaz uzun uzun…dizesi kamaşmış unutkanlıklarla gel sokağın başına, en açık, en meydan yerinde susalım…
çocukları getir bana, edilememiş dualarını, şehirleri ve külleri, yazları, kitapları oda oda… bütün sorulara cevap, bütün cevaplara gece olsun evin, sevelim kimsesizliklerimizi…
bana yolculuklarını getir, taşımaya kıyamadığın öykülerini, yakıp yıkmalarını, seyretmelerini getir bana, yüzün gölgelenmesin akşam ıslıklarında…
sevilmek ve susulmak, kime yazıldığı asla gün yüzüne çıkarılamamış bir dipnot gibi öylece dursun duvarlarında…
güldüğün zamanları toplayıp yastık altlarına saklıyorum, fotoğraflar, tutulmalar, ay tozlarını sıvıyorum umursamazlığının çatlaklarına,’sen’ le ben arasında sızlanıyor konuşmalarımız. gündüzler gece, geceler çimen oluyor, öylece uyuyakalıyorum mutsuzluğunda…
sakinleştiğinde gün çoktan geçmiş oluyor, ben oluyorum, masada bir kaç parça düş kırıklığı oluyor, gece bir tekerlemeyi yuvarlıyor, bilmediğim dillere susuyorsun, kedi bir bardak ben daha getiriyor…
reklam tabelalarında yüzün görünmüyor, seni kokundan tanıyorum… sokağın haziranına karışıyorsun, eve dönüğümde perdeleri açık buluyorum, hep söylüyorum, hep aynı şeyi yapıyorsun, bütün sokak anlaşmazlığımızı görüyor… sonra durmadan haziran oluyor, sonra durmadan ıhlamur, çocuklar parkları taşlıyorlar, sen uyukluyorsun, geceleri sen gündüzleri sus oluyorsun, sonra durmadan haziran oluyor, sonra sen bütün bir yazı unutuyorsun…
mevsimleri sevmiyorsun, ışığı ve çocukları, meydanları sevmiyorsun, deniz diyorsun fırtına kopuyor, adımı mırıldanıyorsun kedi evi tepeme yıkıyor… bütün bir yaz böylece geçip gidiyor…
bana ellerini getir… uzaklığına bir kamaşma, ani bir son satır getir bu hikayeye, öylece oturalım…
bir isim, bir şehir, bir hayvan, iki de şarkı seçelim çekmecelerimizden, masalar dolusu ihanet içelim, evi sen al, perdeler bende kalsın…
baktığın zamanları toplayıp defter aralarında kurutuyorum, evler, kalemler, nota kağıtları, ıslak bir geceyi kapı eşiğinde unutuyorum, sesinin sıcağına yaslanıyorum sabaha karşı, bölünmüş uykularının huzursuzluğunu savuruyorsun yüzüme, öylece kalıyorum pencerenin perdesiz tarafında…
7 yorum:
''...evi sen al, perdeler bende kalsın...''
Acıttı...
Gözlerim doldu.
Kalbime sapladın bu sözleri.
guneşe aldanmayın
hiç batmaz o; sandığınız gibi değil
hele geceye hiç aldanmayın
ancak bir gölgesidir günyüzünün
örter en ayıp yanlarımızı
suskunluklarımızı da gölgeler
uzak durun gölgesini sevenlerden
aramasını bilmeyenlerden
gittikleri için değil
dönemedikleri için üzüldüm hep onlara
bir geceyi pelerin yapıp uykuya dalanlara
ya da şöyle mi demeli ;
saklananlara değil
aramasını bilmeyenlere kızın
Evet herkesin bir parça perdeye ihtiyacı var
Kimbilir belki de bir gün herkesin kendine perde yaptığı
Gölgelerinin bir isim, bir şehir, bir hayvan ve iki şarkıya benzediği
Veya benzermiş gibi yapıp da
Yarım cümlelerini yanlış anlayan
Sesleri tebessüm notalarına döktüğü
Bir bahçe olur
Bir bahçe olur da muhacir aklıyla
Beraber perde dikeriz
Zira herkesin bir parça gölge ve bir parça da perdeye ihtiyacı var
O zaman arayışlarımız
Üzerimizde kalır
O zaman aranmayı beklemeyiz de
Kim bilir o bahçeyi özlediğimizi perdemizden görür
O zaman da yeni bahçeler için yollar hep olduğunu
Ama hep olduğunu görürüz
Evet herkesin bir parça perde ve bir parça gölgesine ihtiyacı vardır
Ya da bir şehir, bir isim, bir hayvan ve iki şarkıya?
Daha da çoku bütün bunları seçmeyi dilediğimiz bir cam pervazına?
eda,
ne demiştin o gece bahçede?
'insanlar kusurlarıyla anlaşıyorlar, bakma öyle, gerçekten kusurlarıyla...'
hayatımı kurtardın.
pencere önleri, bu bitmeyen komşuluklarımız seninle, ihtiyacımız olan, bir kedi, bir pencere pervazı ki pervasızca içmeye devam edebilelim.
bahçede büyümek kolay diye çıkışıyorsun şımarık ağaçlara...
herkesin bir parça perde ve bir parça gölgesine ihtiyacı vardır, anlaşmazlıkları örtmek için...
ella.
diyemedim bi' şey şimdi sana...
adsız,
aranmıyorsan sebebin vardır diye düşünüyorum. bütün suçu yaz-ı-ya atmaktan ne zaman vazgeçeceksin, ne zaman büyüyeceksin?
Yorum Gönder