25 Kasım 2009 Çarşamba

güneş...

O hep en güzel uykuları uyur…Uykulara dair ne varsa uyur uykularında,geceyi,sesi,tedirginliği,dinginliği uyur,huzur kendini bulur O’nun uykularında…

Yüzünü esirgemez mevsimden,cesurdur…susmakta onundur,bağırmakta,ağlamakta,gülmekte,gitmez…çünkü başka bir yeri daha çok sevmek istemez…

Ankara sadece bir şehir değildir der…kelimeler türetir şehirden,anılar türetir,şarkılar söyletir,defterler yazar,karmaşıktır nasıl bu kadar yalın kalabildiğini anlayamayacağınız kadar…vadi aralığı parklarını ezbere bilir, güneşi sever ama en çok seğmenler’in güneşini…

Ben her yıl yeniden ezberlerim sesini,yeni baştan yollar çizerim peşi sıra,eteklerini çekiştiririm biraz daha dursun diye yanımda…gizli defterlere yazar hikayelerini,fotoğraflarını koyduğu çekmeceyi kimseler bilmez,yüzüm yanımda ya der,yetmez mi?

Yüzünü astığında bütün şehir karışır,mevsim kışmış,yazmış…anlayamazsınız…gökyüzü silinir,parklar yıkılır,gülerse her yere yürüyerek gidilir…Kader sokak bile yokuş değildir artık…Çünkü o en güzel uykuları uyur…Konuşmaz uykusunda…Uykular O nu konuşur…

m.s.d

13 Kasım 2009 Cuma

bi'şey

*Yaşıyorum içim çölmüş

Yaşıyorum içim gölmüş.

Siz, diye duyulan kelimeler

Hepsi cümlecikleri ”MİN” beslemesi

Ne kadar çıkarsan o kadar inersin derse bi kaya

O zaman dalıp görmediğin bir göl için

Sivrisinekleri cızırtı olarak duyduğun bu ses

Anlaşılmaz bir şey oluveriyor

Kurgularının arasındaki contaları tek tek yiyip

Takma diş olarak taktığında ağzına kendi hayat iskeletini

Kelimelerin hepsi sürüklenip durduğun bir göl dibi

Şaşkınlıkla kaldığında önünü gördüğünde

Hep aynı dalga hareketi ile hareketlenen göl dibi

Nefesini tuttukça minik bir balığın pat diye bozduğu bu hareketli göl dibi

Sanki yepyeni bir şey gibi

Aslında unuttuğun bir şeyi hatırlamak gibi

Ama hatırlatan balığın hareketini takip edip kaybolduğunda

Kendini toprak arasından

Belki asfaltların üzerinden geçen solungaçlı bir yalan olarak

Süzüldüğünde yıkılan kayaların minik gözeneklerinden

Sızdığın şeyin deniz

Hem de dalgaların devamlı onardığı bir deniz dibi çizgisi olduğunu

Ve nefesin bittiği yerin ufuk çizgisi olduğu

Hem de hep olmaya deva olduğu

Devanın kanatlı bir balıktan farksız olup atması gibi

Kendini denizin içine

Atan bir kayanın un-ufak olması ölmesi

Dalgaların bir yıkıp yapması

Sürüklenmesi

Cam kenarından gördüklerim giderken...

Kendi kendime gördüğüm cam silüetinden...

*eda acara(bi’şey)

5 Kasım 2009 Perşembe

raja...
ne güzel yol arkadaşısın sen...