16 Ocak 2011 Pazar

dağınık,

gecenin yarısı, saman kağıtları, koparılmış sayfalar, kalem, kağıt para, kaktüs çiçeği...
desenlerden konuşmuştuk, nasıl gördüğümüzden.. yok saymak olabilir mi diye sormuştun, saymak belki ama yokluk başka bir şey demiştim...

bu kadar çok şeyi ne zaman, hangi aralıkta söylemişim?

kendisi ile konuşmaktan korkan çocuklar gibi...

belki ama korku kesinlikle başka bir şey...

başka birinin hikayesinde duvar fotoğrafları gibi asılı kalmak şehire, tepeden en sona kadar ıslanmak, kış gelmişte görmemiş olabilir misin? belki...

çok sigara, kahve... bu bardakları da atmalıyım, sonra evin köşesi bucağı, her yerini söküp parkeleri kazımalıyım, öyle ki;
hayat bulsun mevsim bir şekilde...

içinden kediler geçen bir şeyler yaz bana, kısa kısa, okuması zor olmasın. sonra bir yerlerine bırakacak bir şeylerimiz hep olacaktır zaten giderken şehirden... öyle boşluk işte... kış parkları gibi...

sana ne getireyim?

beni de götür... kumları ben toplarım...

benim sahnem miydi, bir filmden mi çalmıştım? gece yarısı bu uğultu, müziğe karışmasaydı eğer, kim tutacaktı sert şarkıların reçetesini?

orta çağımdan kalan bütün giysilerimi dağıttım, şehir beni giyiniyordur bundan böyle bir bakıma.

duvarlarda olmayan fotoğraflar gibi... kötü çalınmış bir şarkı gibi, değeri kendinden hafif, çalınsın diye söylenmiş bir şarkı gibi, varken yok gibi.

söylemediklerin
kime nasıl anlatılacaksa eğer
görülmemiş günlerin var demektir
ufukta kaybolmuş şehir
uzak bir ihtimalin yansımasıdır aslında
gidilmeyen ne kadar şehir varsa çantanda
orası senindir, senin yokluğun
yokluğa yaslanmaksa

tanımadığın her yüz
kendine yazılmış bir
acı olur

sokak
sinirle ağlayarak yürüdüğün
bu
bıkkınlıktır
ne de olsa
gün gelir
ilacın olur
anlatılanlar
unutamadığın her şey
bir gün
gelir
eninde
sonunda
.
..
...
ziyan olur



msd/kader sokak2011

Hiç yorum yok: