7 Eylül 2010 Salı

keyfe keder çıkmazı

başkasında kalmayı oldum olası sevmedim, genelde uzun oturdum barlarda, evlerde ama hep eve döndüm bir kaç istisna gün dışında...

kendinden başka kaybedecek bir şeyin yoktu, onu da kaybettin sonunda, yat uyu elimden bi kaza çıkacak yoksa dedi...

iki kişiyle kavga etmek için çok sarhoştum... hem de aynı iki kişiyle!

eve gidicem ben dedim, bu halde gidemezsin yat biraz sabah gidersin dedi.
gideceğim diye ısrar ettim, yılların pratiği işte, biliyordu tabi huyumu, taksi çağırayım o zaman dedi. taksiyi boşver yürücem dedim...

çıktım...

bülten den kuğulu ya kadar kaldırımı sabitleyerek yürüdüm, düşündüğümü hatırlamıyorum, saat sabahın bilmem kaçı, bir sokak köpekleri bir ben, ismail bile toplamış tası tarağı yol almış... geç olmuş dedim... elimi cebime attım, sigara paketi orda... oh ne güzel...

kuğulu da banklar boş, hava yumuşamış, sabah ayazıyla gece sıcaklığı arasında bir yarım saat vardır, onu denk getirmenin sevinciyle iç cebimdeki viski şişesine davrandım, içmek biraz zamanımı alacağa benziyordu...

öylece oturdum parkın tenhasında.

kuğulu dan sıkılmışlığım ilk değildir, ama gitmeden de edemem. yürüyerek arjantin e oradan da dümdüz eve giden yol... yarısında pusulam şaştı, saat sabah 5 sularında kendimi seğmenler de buldum yine...

ıslak çimenlere uzanıp evcil canavarlarını gezdiren abilere ablalara baktım, Ankara nın ortasında çiğ düşmüş çimenlere sızan bir adam hiç mi ilgisini çekmez insanın , hayretler içinde bir sigara yaktım...

aklımdan geçenleri yazmak için geç kaldığımı biliyordum, zamanında konuşmak konusunda zaten hiç iddiam olmamıştı...

kendinden başka kaybedecek bir şeyin kalmamıştı!

ne demek şimdi bu dedim...

her şeyi berbat ettin bu kadar ağdalı söylenir mi sarhoş bi adama diye geçirdim içimden.

selçuk!!
selçuk!!

derinden birisi adımı çağırıyordu, uyumadığıma eminim, ama gözlerim kapanmış...
ne işin var burada dedi...
nerede olduğumu anlamam zamanımı aldı, boş boş baktığımı şimdi tahmin ediyorum...
kötü görünüyorsun dedi.
uyku tutmadı dedim, belli diye gülümsedi...

bekle burada geliyorum birazdan...

bekledim. zaten başka bir şey yapacak durumda değildim. biraz sonra elinde kahveyle geldi . vay be dedim içimden amerikan filmi ayağıma geldi, bir de aşk başlarmış sabahın köründe iyi mi?

özgüven sapkınlığı böyle bir şey sanırım; sen sabaha kadar serseri gibi iç, barda millete saldır, evin yolunu bulamadan parkta sız, ağzın dilin kupkuru yayıl çimenin üstüne üstüne, film tadında olasılık gelip seni bulsun o kadar aberkrombi aşofmanlı, golden köpekli yakışıklı adamın arasında! pes! içimdeki Sadri Alışık ''bırak dağınık kalsın anadın mı'' diye fısıldıyordu...

noldu dün gece anlat bakalım dedi. Sesinde kendisinden etkilenildiğini bilen ama ‘arkadaş kalalım bebeğim’i hissettiren o liseli kız tonlaması vardı... ondan hoşlanmıyordum, yani özel bir şey hissetmiyordum ama bu halde yakalanmak isteyeceğim kadınlardan da değildi.

hadi ama anlat bakalım...

kahveden bir yudum aldım, starbucks amerikanosu... film bebeğim bu dedim içimden, hem de başrol sayılırsın, ne bileyim rolümün daha ben uyanmadan çalındığını! samimi değildik, arkadaşta sayılmazdık... nerden başlasam diye düşündüm, başlamamak saçma olabilirdi elimde kırk yıllık hatır senediyle, nemli çimenlerin üstünde, kıçımdaki ıslaklıkla derin bir nefes aldım...

uzun hikaye dedim...

uzun olduğu belli seni dün akşam 7 gibi bara girerken gördüm hala dışardasın diyerek gülümsedi. normal şartlarda o gülümsemeden çok etkilenmesi gereken ben devrik başrol oyuncusu hikayeyi neresinden tutup güne uygun hale getirsem diye elimi cebime atıp bir sigara çıkardım.

iki seçenek vardı ya gerçeği hatırladığım kadarıyla anlatıp elimdeki kahveyle kıçımın ıslağı kurumadan eve gidecektim ya da kurgusu doğaçlama başlayan bu sabahı hafif traşlı bir hikayeyle ölümsüzleştirecektim ama gece olanlar neresinden tutsam elimde kalıyordu.

kız meselesi mi dedi?

kız meselesi dedim içimden... bir kızdan bu lafı sanırım ilk defa duyuyordum, bana hep erkek lugatı gibi gelmiş, şaşırdım...

biraz dedim...

nasıl biraz?

yani başlangıcında bir kız vardı ama sanırım artık yok dedim...

anlıyorum dedi...

gerçekten anlamış olması olasılığından tedirgin oldum, bir gecede değişmiş, barbarlığı ve hanzoluğu yüzüne yer etmiş bir adam olmuş olabilir miydim gerçekten?

kavga ettiniz, sen de sabaha kadar içip burada sızdın...

derin bir oh çektim. benim yüzüme yapıştığını sandığım şey aslında benim olmayan, sevgili ardından derbeder olan delikanlı sıfatıymış meğer...

öyle dedim...

boşver desem de boş biliyorum dedi... insan acısını yaşamalı...

eyvah dedim, eski sevgilisinden başlayıp aslında en yakın dostunun köpeği olduğunu anladığı o tuhaf güne kadar gider bu hikaye...

öyle de oldu... rolüm çalınmıştı hem de gözümün önünden ve gözlerimin içine bakıla bakıla... zaten sevgilisinin eski sevgilisine saldıran adamın hikayesi ancak bir orta boy amerikano edecekti, ben ne sanmıştım ki?

bütün hikayeyi dinlemeye hazırlıklı değildim ama kaçacak hiç bir boşluk bırakmamıştı bana...

arkadaşım yanılmıştı...

kaybedecek bir şeyim daha vardı, hikayem...
ve onu da kaybediyordum işte...

gece boyu rezilliğimin doruklarında dolanırken sabah başka bir hikayenin dinleyici katılımcısı olmuştum...

başım zonkluyordu...

kahvesini elinden alıp kapağını açtım, içine biraz viski koydum. kahvemi çimenlerin üstüne bırakıp içkiden bir yudum aldım ve dinlemediğim hikayeye ortasından dalarak n' olmuş yani dedim?

adam pekte haksız sayılmaz bence...

adam mı?

değil mi?

sen hiç ece adında adam duydun mu dedi özverisine tecavüz edilmiş sevgili gibi!

içimdeki mirkelam ''ne kadar ayıp, naaptın asuman'' diye bağırıyordu

sen hiç ece ayhan ı duydun mu deyip az önce aldığı mataramı kaptım elinden...

arkama bile bakmadan elimdeki kahveyle kıçımın ıslağı kurumadan evime giden yolda yürümeye başladım....


msd

13 yorum:

EzoNe dedi ki...

Hiç bir kadının içinde kendisi dışında bir kadının olduğu hikayeye tahammülü yoktur. Bu ablan olsa bile... Bütün yırtıklarımız anlaşılmak için esasen :) Ve bu yüzden kıçı ıslak, kıçı kırık, kıçı güzel adamların arkasından bakakalıyoruz genelde.

Duysev dedi ki...

blogger aleminde okumaya tahammül edebildiğim en uzun yazı. Bu kadar sabrettiysem, sen sahiden çok iyi yazıyorsun adam.

selçuk dedi ki...

@ezone; özetlersek, hem hikayede kendinizden başka kadına tahammülünüz yok hem de sağınızı solunuzu yırtıyorsunuz anlaşılmak için, kıçı bir şekilde konuya dahil olan adamları dikizlediğiniz de yanınıza kar mı kalıyor yani :)?

not: kadınları anlamıyorum.

Hayal dedi ki...

:)

selçuk dedi ki...

@ezone; özetlersek, hem hikayede kendinizden başka kadına tahammülünüz yok hem de sağınızı solunuzu yırtıyorsunuz anlaşılmak için, kıçı bir şekilde konuya dahil olan adamları dikizlediğiniz de yanınıza kar mı kalıyor yani :)?

not: kadınları anlamıyorum.

selçuk dedi ki...

@amelie:
yaz diye yolunu gözlüyorum.

Hayal dedi ki...

bu arada yorum yazmışsın yorumuna karşılık vermeden de geçemeyeceğim haddim olmayarak..ezoya yazmışsın ama...son günlerde okuduğum kitap OSHO nun Kadın isimli kitabı..sanırım bir kadın olarak ne garip ki bende kadınları ya da daha özel yazayım kendimi anlamadığım için mi okuyorum bu kitabı bilemiyorum herneyse bu değildi yazacağım kitapta yazan bir söz:

"Kadınlar anlamak için değil sevmek içindir..." bende buna istinaden şimdi böyle birini arıyorum: "beni anlamak için değil sevmek için isteyen..ve dahası benim kurcalamak için değil bağımlılık için yanında olmak isteyeceğim birini..." nasıl ama :)

selçuk dedi ki...

@hayal:
kitapta güzel yazmış, bak sana ne aradığını bile buldurmuş. kitap işte.

ben olsam seveceğim birini arardım, nasıl sevileceğin senin tasarrufunda değil, olamıyor.

kadınlar çokça, hazır giyim mağazasında terzi eli arıyorlar. ben sizi anlıyorum, siz beni yanlış anlamışsınız asıl:)

Caner dedi ki...

Usta yardırmışsın.
Böyle hayvanca bir yorum yapacak kadar iştahla okudum.

selçuk dedi ki...

:P
kıçımdaki ıslak hala kurumadı desem :)

EzoNe dedi ki...

Düşünüyorum... Evet. Daha farklı binlerce cümleyle de anlatılabilir ama özetle bu :)) :Pp

Elif Gizem dedi ki...

Çok güzel olmuş, film karesinden kesitler geçti sanki gözlerimin önünden. Bildiğim sokaklarda yaşanan "an"lar..

Kibritci Kız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.